Yapay Zekâ Çağında Medya: Krizlerin Gölgesinde Yeniden Kuruluş

Arama motorlarına entegre edilen yapay zekâ sistemleri, sosyal medyada kapanan trafik yolları, algoritmaların dolaşımı mutlak otorite gibi yönetmesi ve medya sermayesinin zayıflaması… Tüm bu gelişmeler medya için yalnızca ekonomik bir darboğaz değil, aynı zamanda derin bir varoluşsal krizin zeminini oluşturuyor. Özellikle pandemi sonrası dönemde belirginleşen bu kırılmalar, medya ekosistemini hem toplumsal bağ kurma hem de işlevsel rol bakımından sancılı bir yeniden tanımlama sürecine sokmuş durumda.

Bugün yaşadığımız çağ, dijital ekonominin ve üretim ilişkilerinin eskisi gibi uzun dönemlerle değil, artık mikro evrelerle şekillendiği bir dönem. 2008 küresel finans krizinin medya mimarisini sıfırladığı yıllardan sonra, 2014–2022 arası medya için bir geçiş dönemi olarak okunabilir. Bu süreçte medya hikâyeyi merkeze alan, topluluklara yaslanan, estetikle anlamı harmanlayan bir anlatı ekonomisi kurdu. Yayıncılık pasif hatlarından sıyrılarak duygusal zekâyla ilişki kuran yeni bir mimariyle yeniden tasarlandı. Ancak pandemiyle birlikte bu anlatı da kırılgan hale geldi; yerini hızla belirsizliğe bıraktı.

2022 sonrasında işler yalnızca zorlaşmakla kalmadı, yapısal olarak da sertleşti. Stagflasyon riski, enerji krizleri, otoriterleşen güvenlik rejimleri, parçalanan veri akışları… John Kay ve Mervyn King’in “radikal belirsizlik” olarak tarif ettiği ortam, yalnızca geleceği değil; sistemin kendisini de öngörülemez hale getirdi. Böyle bir evrende medya, bu krizlerin hem aynası hem de katalizörü hâline geldi. Platformlar içerik üzerindeki kontrolünü artırdıkça medya, kendi içine kapanan internetin karanlığına doğru sürüklendi. Artık medya kuruluşları algoritmaların yeni otoritesi altında görünürlük kazanabilmek için edilgen kullanıcı gibi davranmak zorunda kalıyor. İçerik, algoritmalara “çarpması” için kurgulanıyor; kamusal aklın ortak ürünü olmaktan çıkıyor. Bu da medya kurumlarını evrensel kamu yararına hizmet eden yapılardan ziyade, kapalı ekonomik ya da teknolojik mikro ağlara dönüştürüyor.

Bütün bunların ortasında medya, 2025 sonrasına hazırlanırken yeni sorularla boğuşmak zorunda: Bu kadar izole sistemin içinde yeniden gerçek bağlar kurulabilir mi? Daha önemlisi, bu krizlerden yalnızca sağ çıkmakla kalmayıp yeni bir medya stratejisi de doğabilir mi? Çünkü artık yalnızca dirençli olmak yetmiyor; medya, yön tayin edebilen, strateji kurabilen ve o stratejiyi taşıyacak insan kaynağına sahip yapılara dönüşmek zorunda.

Bugünün medya evresinde durağanlık hemen her alanda kendini hissettiriyor. Ekonomik büyüme yavaşladı, reklam gelirleri daraldı, abonelik sistemleri doygunluğa ulaştı. Reuters verilerine göre küresel haberden kaçınma oranı %40’ı aşmış durumda. İnsanlar artık yalnızca içeriği “görmek” istemiyor; ona bağlanmak, anlamlı bir ilişki kurmak istiyor. Oysa medya içerikleri algoritmaların, platform tahakkümünün ve kapalı trafik akışlarının gölgesinde şekilleniyor. Medya, toplumsal güveni kaybettikçe içeriklere mesafe artıyor. Böyle bir ortamda ne geleneksel medya ne de yalnızca viraliteye yaslanan girişimci yayıncılık modelleri uzun vadeli bir çözüm sunabiliyor.

Bu yüzden sahneye hibrit medya modelleri çıkıyor. Bu yeni yapı; yalnızca içerik üretmeyen, yapay zekâ destekli araçlar geliştiren, stratejik danışmanlık yapan, etkinliklerden ürün satışına kadar çoklu gelir modelleri inşa eden bir ekosistem yaratıyor. Üstelik bunu “insan + teknoloji + strateji” formülüne dayandırarak gerçekleştiriyor. Yani gazeteciliğin özündeki anlatıyı kaybetmeden, teknolojiyi yalnızca dağıtım kanalı değil; içerik mimarisinin ve iş modelinin doğrudan bileşeni haline getiriyor. Bu da hibrit medyayı çağın ruhuna en uygun yanıt olarak öne çıkarıyor.

Tüm bu yapısal dönüşümde en dikkat çekici olgulardan biri, esnek uzmanlaşmaya dayalı yeni dijital işçiliğin doğması. Artık hem hikâyeye hem araca hükmeden, üretimi kendi elinde tutan, çok yetkinlikli bireysel üreticiler öne çıkıyor. Yapay zekâ burada yalnızca destekleyici bir unsur değil; bu üreticiliği ölçeklendiren, strateji veren, sürdürülebilir hale getiren bir katalizör. Böylece gazetecilik yalnızca haber üretmekten çıkarak stratejik karar alabilen, teknolojiyle iş birliği yapabilen bir yapıya bürünüyor. Medyanın geleceği de belki tam olarak bu anomali içinde saklı: Krizlerin yarattığı boşluktan doğan yeni bir üretim paradigması.

Tüm bunlar gösteriyor ki medya kurumları için artık en kritik başarı ölçütü yalnızca çok üretmek değil; ölçeklenebilir, sürdürülebilir ve odaklı üretimi yönetebilmek. Bu yeni dönemde medya organizasyonları yalnızca içerik üreticisi değil; aynı zamanda strateji kurucu, topluluk inşa edici, yön tayin edici bir aktör olarak kendini yeniden tanımlamak zorunda. Bunun için de kurumların lider profili, editoryal süreç yöneticisinden çıkıp iş modeli tasarlayabilen, ürün geliştirebilen, teknolojiyi üretimin içine entegre edebilen yeni nesil karar vericilere dönüşmeli.

Elbette medya için bu dönemde en temel strateji, adaptasyon ve esneklik. Çünkü merkezlerin çözüldüğü, belirsizliğin kalıcılaştığı bu çağda ayakta kalmak yalnızca başlangıç; esas mesele, bu krizleri fırsata çevirip oradan yeni değerler üretmek. Nassim Taleb’in “anti-kırılganlık” kavramı tam da burada anlam kazanıyor: Kırılgan yapılar krizle küçülür, dayanıklı olanlar ayakta kalır; ama anti-kırılgan yapılar krizden güçlenerek çıkar. Medya için de esas mesele artık tam olarak bu: Belirsizlikten kaçmak değil, onu stratejik avantaja dönüştürmek.

Son tahlilde; medya, yalnızca sosyal medyanın algoritmalarına, görünürlük ekonomisine veya sansasyonel içeriklere teslim edilemeyecek kadar önemli bir alan. Çünkü yapay zekâ dâhil tüm teknolojik sistemler en nihayetinde medyadan, yani kamusal anlatılardan ve içeriklerden besleniyor. Bu yüzden bugünkü kırılmanın içinden geçerken alınacak her stratejik karar, yalnızca medya kuruluşlarının değil; toplumların da geleceğini şekillendirecek. Medya, yalnızca krizleri atlatmayı değil, onlardan yeni bir mimari doğurmayı hedeflediği sürece varlığını anlamlı şekilde sürdürebilecek.

Yazıyı sosyal medya hesaplarınızda paylaşın

Osman Bayrak

Osman Bayrak

Yazılım mühendisi, SEO içerik yazarı, web tasarımcı...

Articles: 80